Death Stranding PS4 oyun incelemesi
Selamlar pek sevgili dostlar. Esasında an itibariyle tarif edilemez duygular içerisindeyim. Zira uzun zamandır büyük bir merakla beklediğim Death Stranding inceleme yazısı için bilgisayarımın başına oturmuş bulunuyorum. Bu sefer biraz ters kurgu yapayım ve sonda söyleyeceğim şeyi en başta belirterek inceleme yazıma giriş yapayım:
- Death Stranding senin için bir hayal kırıklığı mı?
- Sanırım evet.
- Nasıl yani, oyun kötü mü?
- Deli misin, kesinlikle çok güzel!
Hideo Kojima Gururla Sunar
2015’in son çeyreğinde çıkış yapan Metal Gear Solid V: The Phantom Pain ile seriye nokta koyan ve hali hazırda KONAMI ile yaşadığı uzun süreli anlaşmazlıklar sebebiyle firmadan ayrılıp kendi şirketi ile yoluna devam eden Hideo Kojima, yepyeni bir IP üzerinde çalıştığını duyurduğunda itiraf edin hepimiz çok heyecanlanmıştık. Oyun fuarlarında peşi sıra sinematikleri gösterilen ve çıkış fragmanlarına kadar tam olarak ne olduğu asla anlaşılmayan Death Stranding, bizim için oynayana kadar hala gizemini koruyan bir yapımdı.
Oyunun ilk duyurulduğu günden beri cılız bir fan teorisinden ileri gidemeyen fakat benim büyük bir umutla bağlandığım “Ucundan kıyısından Metal Gear evrenine bağlanır mı acaba?” sorusu maalesef istediğim gibi sonuçlanmasa da veya “Oyun dünyasında bir devrim olacak, yepyeni bir tür doğacak.” iddiaları asılsız çıksa da Death Stranding bu neslin kesinlikle en önemli oyunlarından biri olmayı başarmış. Peki bu oyun bizlere ne anlatıyor?
Post Apokaliptik Bir Dünya
Doğrusunu söylemek gerekirse Death Stranding; konusu gereği çok da basit olmayan, hikayesi gereği ise çok da öngörülebilir olmayan, oyuncunun elinden çok da tutmak istemeyen bir yapım. Giriş olarak bilmeniz gerekenler ise şunlar; “Ölüm Kıyısı” adı verilen ve dünyaya kıyameti getiren bir olayın ardından yakın gelecekte, Amerika’dayız… Ana karakterimiz ise oyun ilk duyurulduğu andan beri performansını büyük bir merakla beklediğimiz, Norman Reedus’ın canlandırdığı Sam Porter Bridges…
İnternetteki Death Stranding ile alakalı çoğu makale ve video incelemenin aksine oyunun dünyasıyla alakalı sizlere çok da fazla detay vermeye açıkçası gönlüm razı değil. Şahsi kanaatim, az önce verdiğim bilgiler dışında söyleyeceğim her bir cümle, sizin oyundan alacağınız zevki maalesef azaltacak. Burada size uzun uzadıya “Zamankıyım Yağmurları”ndan, “Kıyıya Vurmuşlar”dan, “ Kiral Ağ”dan ve “Bağ Bebekler”den bahsederek oyun zevkinizi baltalamak istemem. Nasıl ama, terimler kulağa oldukça farklı geliyor değil mi? Size tavsiyem merakınızı dizginleyin ve kendinizi en kısa zamanda Death Stranding’in devasa dünyasına bırakın.
Film Gibi Bir Oyun
Death Stranding “film gibi oyun” tabirini kesinlikle sonuna kadar hak eden, hak etmeyi de bir kenara bırakıp bu tabiri bir üst seviyeye taşıyan, bu neslin belki de en güzel gözüken oyunu olmuş. Playstation 4’ün başarılı exclusive oyunlarından biri olan Horizon: Zero Dawn’da kullanılan ve muazzam görsellikler sunan Decima Engine oyun motoru ile yapılan Death Stranding, Kojima’nın ellerinde tam anlamıyla bir sanat eserine dönüşmüş.
“Film gibi oyun” tabirinin belki de isim babası sayılan ve çoğu oyununda bizleri toplamda saatler süren sinematikler ile kah ağlatan kah kanımızı donduran Kojima, Death Stranding’de de elini korkak alıştırmamış. Arkanıza yaslanın ve bu “filmin” tadını çıkarın, zira sinematiklere fazlasıyla doyacaksınız. Oyunun cast seçimleri ise bu konuda fazlasıyla göz doyurucu. Bu uzun ve keyifli sinematiklerde ana karakterimiz Norman Reedus’ın dışında Mads Mikkelsen, Lea Seydoux, Troy Baker, Guillermo del Toro ve daha birçok başarılı sanatçının oyunculuklarına ve seslendirmelerine tanıklık edeceksiniz. Karşımızda çoğu Hollywood filmine taş çıkartacak bir ekip var. Bu başlık altında söyleyeceğim bir diğer detay da, oyunun Türkçe dil desteğinin çok başarılı olması. Türkçe seslendirme seçeneği maalesef yok fakat altyazılar kesinlikle bir video oyununda gördüğüm en akıcı çevirileri ve en özgün dili barındırıyordu. Emeği geçen herkese çok teşekkürler.
Kargo Simülasyonu
Şimdi gelelim, incelemelerde ve kullanıcı yorumlarında sıklıkla gördüğümüz “kargoculuk” eleştirisine… Öncelikle bu duruma nispeten katılmak durumunda olduğumu belirtmekle birlikte, mevzunun çok abartıldığını düşünüyorum. Karakterimiz Sam, oyun evreni içerisinde oldukça büyük önemleri olan “taşıyıcı”lardan biri. Bu sebepten dolayı, oyunda bir şeyleri “taşımak” bir eleştiri olamaz. Zaten Kojima’nın bu “taşıma” işini sadece lafta bırakmadığını; yükümüzün durumuna, karakterimizin dengesine ve hızına, bulunduğumuz konumun coğrafi özelliklerine ve yanımızda bulunan yardımcı ekipmanların işleyişlerine dikkat kesildiğinizi fark ettiğinizde çok daha iyi anlayacaksınız.
Nasıl ki kendi serilerinin son temsilcileri olan Grand Theft Auto V’i insanları silahla öldürdüğümüz bir oyun, Assassin’s Creed: Odyssey’i ise insanları kılıçla öldürdüğümüz bir oyun olarak özetleyemezsek, Death Stranding’i de bir “kargoculuk oyunu” olarak özetleyemeyiz. Death Stranding kendi içerisinde gizlilik mekanikleri, aksiyon sekansları ve oyuna bambaşka bir dinamik kazandıran, diğer oyunculara işaretler bırakıp yardım eli uzatmanıza imkan tanıyan “Social Strand System” ile çok katmanlı ve asla birkaç kelime ile özetlenemeyecek bir oyun olmuş.
İlginizi Çekebilir: Call of Duty: Modern Warfare oyun incelemesi
Devrim Böyle Bir Şey mi?
Yazımın bu noktasına kadar, oyuna yapılan haksızlıklardan ve yersiz eleştirilerden bahsettim. İyi özelliklerini ve takdir edilmesi gereken taraflarını anlatmaya çalıştım. Peki, Death Stranding mükemmel bir oyun mu? Yeni bir tür mü? Oyun dünyasında bir devrim mi? Maalesef tüm bu soruların cevabı kocaman bir hayır. Öncelikle açık konuşmak gerekirse tüm bunların sorumlusu biraz da oyun basını aslında. Playstation 4 döneminde hiçbir oyun bu kadar abartılmadı, hiçbir oyun için bu denli yükseklerden uçulmadı. Anlıyorum, Kojima oyun dünyasının en önemli isimlerden biri. Fakat hiçbir isim ve hiçbir oyun, hele de bunun gibi yeni bir IP, şahsi kanaatim bu kadar büyük bir beklentiye sebep olmamalı. Resmen gereksiz hype ve akabinde yaşanan hayal kırıklıkları, güzelim oyunun kaderi oldu.
Fakat bu demek değil ki, oyunun hiçbir olumsuz tarafı yok. Death Stranding’de canımı sıkan ve maalesef tüm oyuna olan bakış açımı etkileyen birkaç kilit nokta var. Bunlardan ilki; oyunun genel olarak “soğuk” olması. Bunu söyleme sebebim ise, ana karakterimiz Sam ile hiçbir şekilde bir yakınlık kuramamış olmam ve oyunun genel hikayesinin maalesef fazlasıyla duygusuz olması. Oyunun teknik anlamda kusursuz olması, oyunculuk ve seslendirmenin aşmış olması bir noktaya kadar bu sorunu örtse de, maalesef bu illüzyon bir yere kadar yetiyor. Bundan on sene önce çıkan Assassin’s Creed 2’deki duygusal hikayenin ve karakter motivasyonunun onda biri Death Stranding’de yok. Ve bu durum, oyunun hiçbir zaman tam anlamıyla içine giremememize sebep oluyor.
Bahsetmek istediğim bir diğer husus ise ana görevlerde yaptığımız “taşımacılık” işinin maalesef tamamen yan görevlere de yerleşmiş olması. Oyunun temel dinamiği olduğu için ana görevlere bir şey söylemem doğru değil. Fakat yer yer sıkıcı hale bile gelebilen bu sistem neden yan görevlerin de tamamını kapsıyor. Cidden daha eğlenceli veya en azından daha farklı bir görev yapısı bulunamaz mıydı? Ana görevleri ve yan görevleri birbirinden ayıran neredeyse hiçbir şey yok koca oyunda. Durum böyle olunca da ne yalan söyleyeyim, insanın pek de yan görevleri yapası gelmiyor. Sonuç olarak da Death Stranding’i içerisinde farklı dinamikler barındıran, AAA kalitede bir “yürüme simülasyonu” olarak değerlendirmek yanlış olmuyor. Hatta her ne kadar katılmasam bile, oyuna yapılan “kargoculuk” yakıştırması da bir noktada anlam kazanmış oluyor.
Ve Final…
Evet, sevgili dostlar… Bir oyun incelememizin daha sonuna geldik. Death Stranding 2019’un kesinlikle en iyi oyunlarından biri, buna hiç şüphe yok. Fakat ne oyun dünyasında bir devrim ne de yepyeni bir türün doğuşu… Tüm beklentilerinizi bir kenara bırakıp oyundan zevk almaya çalışmanızı kişisel olarak sizlere tavsiye ederim. Her bir köşesinden detay fışkıran, teknik açıdan muazzam bir Kojima eseri… Bizlere inceleme için oyunu sağlayan Sony’e teşekkürlerimi sunuyor, ilgili PSN sayfasını sizlerle paylaşıyorum. Hepinize iyi oyunlar.
2005’te eve internet girdiğinden beri araştırıyorum. Yeni konular öğreniyorum.